14 Temmuz 2011 Perşembe

Duygu Kekemesi Manifestosu…


Bir politik örgüt gibi yaklaşılmalı bu oluşuma. Kendi içinde yaratılan ve aslında hiç kimseyle ilgisi olmayıp herkesle ilgili olmayı başarabilen bir politik örgüt. Bireysel bir isyan ancak bu isyan, kimseler meydanlara koşmasa da toplumsal bir hal almış bile çoktan. Politize edilmiş duygulardır aslında yazılan bütün mısralar. Kendi iç, hayat siyasetinde kurduğun bir duygusal bir partidir burası.



Nedenleri…

Çocukluğundan bu yana, ulan bende bu şekerimin karıncalar tarafından istilasına çok ağlamıştım diyebildiysen, Ergenken en meşgul olduğun organını sende gurur kaynağı saydıysan, anne – kız kördüğümünde altından sandıysan kendininkini, sonra hemen devamında kölesi olunacak bir şey değil aslında bu durumun büyük bir bela olduğunu anladıysan, açık cinselliğin sapıklık, kekeme duygularla talep edildiğinde aşık olduğunu anladıysan, ardından kendini alengirli kelime yığınlarıyla anlatım için yetiştirdiysen, ve sonunda bunu kendine itiraf edebildiysen buradasın. Bu partinin üyesisin.



Ve/veya…

Toplu taşımada borç bilet isteyen insanların sahte kibarlığını keşfettiysen, esnafın malını satın almak için yaklaştığında sana kraliçe gibi davranıp, malı almadığında arkandan; arkana, önüne ve tanımadığın akrabalarına bile ağzıyla tecavüz ettiğini biliyorsan, sütlü tatlıların süt kremasıyla yapıldığı, ‘’taze abla bugün geldi’’nin bir yalan olduğunu biliyorsan, senden bir şey isteyenlerin iyi insanlar olduğunu düşünmüyorsan, sen birinden bir şey isterken iyi insan taklidi yapıyorsan, bukalemun senin idôlün ise insan ilişkilerinde, maymun karşı cins ilişkilerinin ortamını hazırlamakta hocan ise, kimsenin artık siyah ya da beyaz olmadığını biliyorsan, gri en sevdiğin kişilik rengiyse, ‘’oğlum neden okulda yıllarca gri pantolon ve etek giydik sanıyorsun?’’ –gri’lik konusuna geri döneceğiz. Canını sıkan insanların sayısı çevrende her geçen gün artıyorsa, yoğurdu ekşi de yiyebiliyorsan ve raky içiyorsan mesela, yahut fark etmez ş’arap, bir A, üç harfli tonik, voltKA, tek ilah vb içiyorsan da olur. Fındık fıstık gevelemek, sakız ezmek ağzında, tütün filtresi bükmek dudaklarında hobilerin arasındaysa. Çay içiyorsan bir de tek şekerli içiyorsan çayı, buradasın arkadaşım, sen de bizdensin. Çünkü ellerin yaz kış soğuk, çay bardağına sarılıyorsun. İnce bellisine fit bir mini kadın muamelesi yapıyorsun. Bu partinin üyesisin.



Tipi ne ettiklerimiz de bizden aslında…

Saçını böyle yana taramıyorsan, saçını uzun ya da kısa önemsemiyorsan veya en azından önemsemiyor modeli bir saçın varsa, saçındaki beyazları yaşlanma değil olgunlaşma sayıyorsan, kadınlara özenip saçını siyaha, koyu ya da orta kestaneye boyayıp beyazların isyankâr değişim talebini engellemiyorsan, cep telefonu, sigara paketini ve araba anahtarını elinde taşımıyorsan, sigara paketini çorabına saklamıyorsan, el çantanı dirseğinin iç kısmına asmıyorsan, sonra kendine dış cephe kaplama yapar gibi boyalara bulamıyorsan, Türkçeyi İngiliz aksanıyla konuşmuyorsan, bu sınırlamaları bazen de olsa göz ardı edebiliyorsan, kimsenin tipine etmiyor veya görünüşüne ağzınla tecavüz etmiyorsan, bizdensin aslında. Bu partinin üyesisin.



İnanmak meselesi;

İnancımız gereği; inancımızın her hangi bir şeyi gerektirmemesi gerekir. Biz kendimize inanırız, sen sana kandırıkçılık yapamıyorsan kimseye yapamazsın. İnanç kalple ilgilidir ve kalp kekelenen duygular dışında herhangi bir şeye ihtiyaç duymaz. Neyse ki yukarıdaki yazılanları okudunuz ve buraya kadar geldiniz. O zaman hoş geldiniz safa geldiniz. Bir başkasına da inanabilirsiniz, sonuçta inandığınız bir insan olur. İnandığınızı göremiyor ona dokunamıyorsanız duygularınızı aldırmışsınız anlamına gelebilir. Her an bulmacalardaki kuzu sesini çıkarabilirsiniz demektir. Birileri size kurallarını söylemiştir ve kurallara uyuyorsunuz. Duyguların kekelenmesinde herhangi bir kural yoktur. Manifestonun diline baktığınız da tamamen -böyleyken böyle- imaları kullanıldığını görürsünüz. Yani zorla değil ya arkadaşım böyleysen buradasın işte değilsen yoksun zaten ve aslında bunları bile okumuyorsun zaten. Şu ayrıntıyı da unutmamak lazım sucuklu yumurtaya tapana bile saygıda kusur etmiyorsan, bizdensin aslında. Bu partinin üyesisin.


Deniz üstü köpürür de sen altındaki köpükleri görebiliyor musun?

Hey canım rinna nay rinna rinna nay… Mavinin ta dibinde beyaz köpüğü nereden bulacaksın. Denizin mavi olduğunu biliriz. Bir takım insan der ki hayır efendim güneş kırılması vb. nedenlerden dolayı deniz mavi görünüyor aslında o sudur ve renksiz, şeffaftır. NAH… öyledir. Yapılan araştırmalara göre deniz suyu renginin mavinin çok açık bir tonu olduğu tespit edilmiştir. Kimsenin yanında deniz şeffaf falan demeyin gülerler alim-allah. Duvar dibine ekmek koyarlar, koydun da hiç izledin mi o ekmeği yiyen kedi köpeği? Su koydun sıcağın alnına kesi için. Düşündün mü hiç kedicik bu hamam suyu ısısındaki suyla nasıl serinler diye? Otobüse çamurlu ayaklarınla binince düşündün mü bu otobüsü kim temizliyor diye? A.V.M.’ler saat bilmem kaçta kapanıyor ama orada çalışan evine kaçta varıyor onu düşündün mü? Aracını park ettiğin yerde para ödemediğin zaman lastiği patlatan çivinin hangi mahalle nalburundan alındığını düşündün mü? Düşünsen n’olcak gidip nalburu mu döveceksin? Dövsen de nalburu o çiviyi sattı diye, lastiğini patlatan çocuğun, çocukluğuna inmek gerektiğini, eğitim sistemini, eğitim hakkı varda paralı, ekonomiyi, ekonominin insanlığı nasıl etkilediğini, gelir seviyesi farklılığından doğan saygısızlığı, düşmanlığı düşündün mü? Duygu Kekemesi böyledir işte arabayı park etmekten yola çıkar ve deniz altı köpükleri köpürtür. Duygu Kekemeliği bir delilik halidir de aynı zamanda. Şöyledir Duygu Kekemesi kelimeleri ağzından çıkartırken hiç teklemez ve yazarken asla ama asla heyecanlanmaz. Anlatırken ve aslında hayatı politize ederken tereddüt etmez. Yaşarken asla düşünmez. Duygu Kekemesi düşünmüştür ve artık yaşamaya karar vermiştir. Sizde yaşamaya karar verdiyseniz artık bizdensiniz aslında. Bu partinin üyesisiniz…

Serhat CAN /14.07.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder