13 Mayıs 2013 Pazartesi

BU ÜLKEDE İNSANLAR YAŞAMIYOR MU?




Üşüyor muyduk ki kan örttük üzerimize, sıcacık kan. Şu asfaltlara dökülüp yayılan, itfaiyelerin tazyikli suyla temizlediği, görünce içimizin kalktığı, medyada mozaikli sansürle gösterilen o kan. Bedendeyken kan, candır. Yere düştüğünde davası bile olur ama ilk kararda yine bir başka bedenden de yere düşmesi gerektiği hükmü verilir. Tek renktir, içindeyken sıcaktır yer düştüğünde ise soğuk bir lekedir.
Tarih kitaplarına girmek için sanırım yüzyıllardır bunca çaba. Öyle olmalı ki; bakın nasıl da cesaret nağralarıyla yazar kazanılan savaşlar. Kan kavramından toprağı vatan yapan diye, ölüp giden bedenler için ise kahraman diye bahsedilir. Ölünce mi kahraman olur insan ve yok olup gider kahraman olduğunu bile bilmeden. Yere düşen kandan leke diye bahsetmeye utanırız elbet ama biliriz aslında nasıl pis kokar o ölümlerin olduğu arena. Bakmayın can gittiğinde tertemiz bezlere sarıldığına bedenlerin canımız duruyorsa hala bedenlerde o zaman temizdir insan.
Ölüm kirli olandır, her ne sebeple olursa olsun. Bazen öyle seviniriz ve öyle severiz ki sevdiğimizi sevmeyenin alıveririz canını. Sevdiği için ölen, sevmediği için öldüren insanlar olduk. Renklerimizin sevdalısı değil de zanlısı olduk. Mavinin yeşile, yeşilin beyaza, beyazın siyaha düşmanlığı var mıydı on ikili pastel boya setimizde? Hiç gördünüz mü göğe salınmış iki farklı renkte balonun birbiriyle dalaştığını? Görülesi bir olay mıdır acaba bir portakal ağacındaki yaprakların rengi farklı diye portakalı boğazladığı?
Çoğu hayvan yaklaştırmaz aynı cinsten yabancıları yaşadığı yuvasına. Köpekler işeyerek ağaç diplerine, belirlerler yuvalarının sınırlarını. Bir başka it kalıp girmesin, sınırlarımı ve sinirlerimi bozmasın diye sidiğiyle dikmiştir bayrağını kendi vatanına. Güdülenmiştir ki hayvandır o. Bilir ki başka bir hayvan gelip bozacak rahatını işemezse sağa sola. Aslan başka hangi yırtıcıyı yaklaştırmış ki yaşam alanının yakınına?
Ne pastel boyayız, ne balon ne de portakalız ağacında asılı. Ne köpeğiz aslında ne de aslanız. Güdülerimiz tarih öncesi çağlarda kalmadı mı halâ? Bir beynimiz olmalıydı düşünmek için. Bir de vicdan bulundurmalıydık içimizde. Rengine, sevdiğine, toprak parçasına ve ağza çalınacak bir parmak daha bal için arsızlık uğruna, nefret ile kan gütmekcanlı bedeni cansıza dönüştürmek.
Bu ülkede insanlar yaşamıyor mu?


Serhat CAN / 13.05.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder