12 Ağustos 2013 Pazartesi

SICAK ÇOCUK KOKUSU


Sıcak çocuk kokusu
 
İçine işlemiş oyun telaşı ve dili dolaşıyor ezberlediği şiiri okurken.
Şeklinde bir bozukluk göze çarpıyor.
Bir çorabı düşmüş ayakkabısına doğru.
Saçı karışık, sokağın şimdiki kadar pis olmayan tozları doluşmuş tellerine.
Çiçekli elbisesi kırmızıymış ama kahverengiler bulanmış ara ara.
Yağmurun hemen arkasından salıncaktan atlamış.
Meyve de toplamış; ağacın dallarından ellerinde minicik yarıklar, hikâyecik olmuşlar şimdi.
Mahallenin fırınından babanın alıp getirdiği ekmekler de olmuş ama
Annenin bahçede pişirdikleri daha anlatılır lezzette.
 
Öyle bakıyor ki çocuk, sobada pişerken biraz yanmış kestane gibi gözleriyle.
Sokuluyor sol yanıma sanki hep soğuktaymış bunca zaman.
O evde odun ateşinde pişen kahvenin sıcağını saymazsak.
 
Şimdi başımı sana çevirmemle görüyor, duyuyor ve biliyorum, oldukça çok ve pek sevgini.
Duyuyor demişken büyüme sakın demiştim sana önceki bir mısra kalabalığımda.
Büyüsen de olur, yani karşı gelebilrsen zamana ya da böylece kalsan da.
Önemli değil hani, ben sana sokulunca tenin sıcak çocuk koksun da.

12.08.2013 - Serhat CAN
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder