Kapı
açıldı bende içeri girdim. Başarısız bir giriş
olmalı ki yüzün yeteri kadar gülmüyordu sanki.
Öptüm yanaklarından onlarda pek sıcak sayılmazdı. Ben
bir anda paspas altındaki anahtarın yanında hissettim kendimi. Ama
olsun oradan çıkıp gelebilirdim senin yanına zira senin
yanı başında olabilmekti açık kapıdan içeri
girişimdeki amacım. Amaç sendin, paspas altı değil.
Zerdali güzeli
gözlerden bahseden türküler var ya sen biliyorsundur
onu. Hani şu halkçı sosyalist kızın söylediği türkü.
O türkü birde, ‘sakin ol’ el salla ama bana bunu
söylerken. Sonra bana öyle bir bak ki ben kendimi katil
gibi hissedeyim. Sonra gülüver bana kendimi iyi hissedeyim.
Sabah beni öperek uyandır. Sabahları ben güldüreyim
seni ama o sabahın sabah olduğunu görmezden gelerek. Sanki
kollarıma seni yeni almış da uykuya yeni dalacakmışız gibi
davranalım.
Şekersiz çay iç,
tuzsuz hıyar da yenilebilir tadın, tuzun ben olayım. Hıyarın da
benim zaten. Gözlük camının buğusu olayım
öpüşmelerimizde. Boynunun sol kısmında uyuyakalabilir
miyim? Parmak arası ter zerreciklerin, çay bardağındaki
dudak payın, saçlarının arası çıtçıtlı
tokan, belindeki gamzelerine gömülmüş sevdalı küçük
bir zararsız bakterin olabilir miyim?
Serhat CAN 13.09.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder